Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Gaffar'a ve Parka'ya

Resim
Gaffar 53 yaşında iki çocuk babası biri düşmüş yolun yarısında yolun yarısı 35 değil onlara Gaffar genç kalamadı geç yaşlandı Gaffar yorgun üstünde bir parkası var asker parkası oğlundan kalan -hani o yarı yolda ayağı takılan- Gaffar delidir kolay kızar kızmadı affetmez -kafaları yarar- Gaffarın bir bastonu var ceviz ağacından kendisi yontmuş henüz on altısında Gaffarın burnu büyük "neden?" soranı da yok ama bilinir Gaffarın burnu daha iyi kokusunu almak için pisliğin herkesinkinden büyük Gaffarın evi var ona da göz dikenler var sokakta yürütmezler bastonunu tutmasına izin vermezler kırdı birinin kafasını Gaffar Gaffarın gamı evinin de bol üzümlü bir damı var Gaffar kırdı diye şerefsizin kafasını ekmeğine evine vatanına namusuna el uzatanın başını girdi mahpusa Gaffarın gamı var parkası var oğlu var kızı var... ama yok bu devletin adaleti

Dur Bir Dakika

Resim
Hey sen sana diyorum o gökyüzündeki güneşi sen mi aldın sen mi götürdün onu karanlık diyarlara artık doğmaz oldu günüme geceme yoksa hiç myok muydu orada yoksa sen miydin o aydınlığın kaynağı sen mi aydınlatıyordun beni sen mi parıldıyordun günüme tüm ışığım sen miydin be söylesene... Sen miydin günüm gecem sen hiç umursamadın beni hiç sevemedinki benim gibileri. Biz hiç layık değildik sana biz olamazdık senin gibi sevdiklerin gibi nerede bizde nerede o sevdiğini koruyan kollayan biz sünepe bir toplumun deve kuşu modeliyiz ne yeni sürümümüz çıkar nede yeni modelimiz... Artık bırakıyorum kırılmak üzere olan ağaç dalına tutunmuş bir güvercin çırpınması benimki.. Ne kırılacağından haberdarım ne de üstünde rahat duracağım.. Ve artık sonuna geldik görüyorum ki sende sıkıldın benden artık gitmelisin ve ben karanlık dünyamda bırakmalısın ve Tamam artık gidebilirsin ama dur bir dakika; Ben Karanlık Korkarım...

APTALLIK

Resim
Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir. Fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı!´ Elie Wisel Aptallık bu ailenin her yerine işlemiş. Aptallık bile utanıyor onların kucağına düşmüş olmaktan.Sokakta yürürken evde uyurken parkta gülerken her vakit hissettiriyor kendini.Fark etmek zor değil aptalı,görmek o kadar zor değil aptallığı. Aptallık o kadar sinmiş ki bir aileye bir yol üzerinde beklemektedir her ferdini. Aptallık bir kuyudur dibi yoktur. Bazen yedi milyon yutar,gerekirse altı milyara yükselir limiti sonra yedi sonra sekiz sonra dokuz... Her doğanla büyür büyüdükçe küflenir. Bir tren garında görürsen aptalı anlarsın bekleyişinden,evinde görürsen analrsın aptalı izlediğinden,okulda görürsen aptalı tanırsın çevresindekilerden... Aptallık bulaşıcıdır,kuluçka süresi bir seçimlik. Çare... Çare çok, çare yok. Çare yok; çaresizliğe saplanmıştır aptal.gizlenmiştir siyah bir örtünün altına.Göstermez yüzünü. Aptallık vahimdir bu yüzde

Gelmeyen Hediye

Resim
Umudumsun bazen sana öyle bakıyorum ki oyuncak bekleyen çocuk gibi öyle heyecanlıyım ki konuşmak bile istediğimi almanın çoğu oluyor ama laflar birbirini kovalarken senin o isteksiz ve konuşmayan tavırların anlatıyor her şeyi her zamanki gibi hikaye belli oluyor baba fakir ve çocuğun gözleri yaşlı. Sen kapıdan giriyorsun birden bakıyor çocuk gözlerinde kocaman ve bekleyen bir umut. Öyle bakıyor ki sana senin elinde olan tek şey onun için dünyanın en güzel mutluluğu. Onun hayaliyle uyumuş ve onun rüyalarını görmüş ve oyuncak geldiğinde ne yapacağının planını bile yapmış. Tek şey senin o çalışmaktan nasır tutmuş ellerinin dolu olarak ve o hayalini kurduğu oyuncağın kapıda görmek... Ve sen her zaman olduğu gibi kapıdan eli boş giriyorsun o kalbi küt küt diye çarpan çocuk babasının iyiliğine verip başka zaman olacağını düşünüyor bazen böyleydi bizim için aşk her zaman o gelmeyen hediyenin hayaliyle yatıp uyuruz akşam gelmeyen o hediyeyi görünce getirenin iyiliğine veririz içimizdeki bi

Kuru Yosunlar

Resim
Sessiz sessiz sessiz kaç kere düşündüğün ve kaç kere yaşadığın bir yalnızlık türü biliyorum bunu. Ee anlat dinliyorum; Sen miydin o her baktığın insansız tabloya hayran kalan ? Sen miydin o her boşlukta yalnızlık arayan ? Sen miydin o gelmesini beklemekten kahrolan ? Bak evladım kimler geldi kimler geçti bu sokaklardan sen değilsin tek bu dertten kahrolan tek sen değilsin derdi olan. Şimdi ayağa kalk dimdik dur sana bu yakışır ve at o elindeki gazete kağıdına sarılmış içkiyi birde şunu unutma içki sadece acıyı götürür onu değil... Anla artık onu sevemezsin göremezsin onu kaç git artık başka yerlere duyan şaşırsın sevginin bir adı anlamı olsun. Sen o değilsin arama aynalarda kendini bırak tüm dertlerini akarsu kenarına açmışlar baraj kapaklarını bu su dertlerini de yutar. Senin derdin bu akarsu kenarında ne arar genç baksana bu güzellik ne yara benzer ne anaya bu güzellikte arama sevdiğini buralar sana yar olmaz onun olmadığı gibi. Hadi kalkalım genç baksana artık güneş bat

Kanlı Rakı

Resim
Kan akıyordu ellerinden sarı çizmeleri çamurluydu.Merdivenleri sanki tek bir adımda çıkmıştı. Ayakları pek de uzun değildi onların yerine sakalını uzatmıştı galiba ve sakalı bile kan içindeydi. Çengel,kuyruk,bıçak,deri,ciğer... bir saate o gitmiş rakılar gelmişti. dumanlıydı sema.günahsa bile razıyım,iyi bayramlar 729 bayram göresiniz.

Yokluktaki boşluk

Resim
Yazmak için neden arıyordum sen geldin belkide. Belki senin gelmen hiç gerek duyulmayan bir boşluktu benim için. Durun durun hemen duygusuz yapmayın beni benimde o duygusal şarkı ve tablolarda gözümün sulandığı ve sonsuz boşluklara düştüğüm oldu. Ama ne kadar boşluk olduğunu anlamak için o düşüncelere koca koca apartmanların arasından bakmak gerekir ve ben hep öyle yapıyorum. Öyle düşünmüşümdür ki bu büyük şehrin bir insan denizi olduğunu unutup bir boş yer aramışım kendime bu boşluklar artık senden sonra anlam kazandı. Ama bunun kötü bir yanı vardı artık bulamıyordum yalnızlıkları, düşünemiyordum boşlukları sonsuzlukları yoklukları çünkü artık o olmayan boşlukları senin o eşsiz bedenin ve hayalin doldurmuştu. Düşüncemin sebebi sen olmuştun artık o düşüncemin bir adı anlamı vardı ve düşemiyordum o eski hallerime artık boşluktaki adam olamıyordum. O büyük şehirdeki koca koca apartmanlarda yaşan insanlarla işbirliği yapmıştınız. Ne yüzüme bakıyorlar nede çarpınca pardon diyorlardı

Savaşa Hayır

Resim
Cephede onu ele vermişti sigarasının dumanı halbuki ne çabuk patlıyordu bombalar. Savaşa değil ;emperyalist savaşa hayır! Keşke savaş hep soğuk servis edilseydi.

Sürümden Kazanır Bazen İnsan

Resim
          Avuçlarının içindeydi, beyazdı,kenarlarında gümüşi bir maden geziniyordu. Ekranı çiziklerle doluydu,arka kapağı bir hafta önce hafif çatlamış,kenarlarından bir parça kaldırım taşlarının arasına düşmüştü. Marka ismi vermek edebi ruhu gereksiz kılacak bir eylem şu anda,onu geçelim. Garip sesler çıkarıp aydınlandı ekranı telefonun,güç tasarrufu sağlamak için parlaklığı kısmıştı o yüzden yüzüne bile değmiyordu aydınlık,yeşil kilidi soldan sağa kaydırdı beyaz fonun altına siyah bir ":)" işareti gördü."Parantezi açmayı unutmuş galiba."dedi,kendi bile gülümsemedi.Koltuk altlarından yükselen titreşimler sinir kat sayısını(!) arttırdı.Gözüne yarısına gölge vuran badanalı köşe ilişti,bir an çelişkiye düştü. Sonra bir deli dalgası daha çaktı beyinciğinde.Sol eline bıraktı telefonu hafif bir sapmayla badanalı köşenin bir kaç santimetre sağına yapıştırdı derken daha telefon duvara değmeden;bir garip ses çıkardı telefon ve güç tasarrufu için kısılan ekran parlaklığı oda

İç Ses

Resim
Bakıyorum ki sende yoldasın sonunu göremediğimiz ve bitmeyen yolda. Yolun sonunun olduğunu bilmeyerek ilerliyorsun dursana artık kaldır kafanı baksana kaç günler kaç geceler gitti bu yollarda belki gideceğin yere gelmişsindir. Belkide yeterince uzaklaşmışsındır benden anlıyorum seni belki aya doğru gidiyorsun belki güneşe ama yeter yürüdüğün kaldır artık kafanı kaldır kafanı bilirim dolunay seversin artık konuşmayacağım seninle bak dolunay var bari bu güzelliği kaçırma. Baksana o hafif sarı renginde yumurta kırılmış gibi duruyor gökyüzünde öyle parlak ki inanılmaz bir güzellik hadi baksana biliyorum zamanında az bakmadın ona az aramadın onda kaybettiklerini artık güzelliğe bakmanın zamanı gidene değil. Neyse bırakalım benzersiz tabloları.. Diyorum ki uzaklaşma artık yada kafanı kaldır ulaşamadığın yerleri geçmişsindir durduramamıştır belki seni ayakların. Belkide duracağın o durağı unutmuşsundur yeter artık bırak uzaklaşmayı hiç olmazsa dön bir arkana bak orada unuttukların ve unut

Orada Yıldızlar

Resim
Sigarasından yarım nefes çekti ve kendini geriye attı başını asfalta yasladı ve dumanı suratıma doğru üfledi: -Ne düşünüyorsun? +Geleceği. -Hangisini? suratı hilal şeklindeydi. siyah sakalları sadece gözlerini görmeme izin veriyordu. dişleri durmaksızın  bıyıklarını kaşıyordu,sanki orada bir şey kaybetmiş de arıyor gibi tekrar bir nefes çekti. sigaranın ateşi körlenince sakalında bir iki beyazlık gördüm: +Henüz yazılmamış olanı. -Yok öyle gelecek. +Varlığı umurumda değil, ben düşünüyorum. -Benim bizi düşündüğüm gibi mi? +Geç kaldık, gidelim. -Gidelim. gül demek isterdim ona dudaklarını göreyim belki onları nasıl öpeceğimi hayal ederim varlığı umurumda değil ben hayal ederim.uykusu ağırdır sevmesi gibi... ağır ağır sever yıllar sürer(miş). hiç sormadı aşırdığım sigaraları seviyor galiba artık beni.umutsuzluk için de ona sığınmaya çalışmaktı elimden tek gelen;unutulamayacak bir hata. -Kaç kere sevdin? +Bir kez -Nerde? +Sokakta. -Çok mu? +Sevdiğim yerde ölecek kadar. cenaze

Buzullar Erimesin

Resim
     "Gece ve sen " diyip cümleyi tamamlamadan rakıya buz getirmeye giden birini tanımak bir yerlerde kirasını ödeyemeyen bir şairin olduğunu anımsatır bazen. Evde buzun kalmadığını anlayan 'eskimeyen dost' özet vermeden devam ediyor "buz ve rakı gibisin.", bu anlamsızlık üzerine herhangi bir soru sormak demek borçlu olduğun bakkalın önünde burs parasını cebinden çıkarmaktan farksızdı ancak gençlik heyecanı ve rakının verdiği aptallık her şeye kadirdir; -Ne alaka ? -Rakı buzla dinlenir soğur... yine tatlı sohbeti tam vaktinde kesecek bir eylem buldu kendine; yatağın altına yuvarlanmış çekici aldı buzluktan koca bir buz parçası getirip adeta küresel ısınmayı protesto etti " BUZULLAR ERİMESİN amk" : -... sen de geceyle dinlenip ancak geceleri rahatlıyorsun ozm. bir başka soru sormadan ve/ veya yeni bir konuya geçmek için gereksiz bir geriye dönüş yapmadan önce bir dilim burnumu tutarak rakıdan bir yudum alıyorum: -Beni aradı(?) -Selam söyledi mi

Eylül'ün Gelişi

Resim
Günlerden 1 Eylül. Eylül'ün ilk saatlerindeyiz. Bu ayı birçok kişi sever. Bazı başlangıçların ayıdır bu ay. Hüznün ayıdır. O güzel yağmurlu günlere 'merhaba' deyişimizdir. Çocukların okul heyecanıdır. İçimizi ısıtan çaylı, kahveli sohbetlerin tam zamanıdır bu ay. Bence en güzel aşklar yazın değil de sonbaharda yaşanır. Hele de Eylül'de... Her yere romantizmin kokusu sinmiştir. O harika toprak kokusu insanın ruhunu dinlendirir, dinginleştirir. Dünyaya yeni gelmiş gibi tazelenir insan. Bazılarımız acılarını daha rahat yaşar, saklamaya gerek kalmadan. Aslında yılın ilk ayı olması gerekir. Eylül geldiğinde ben hep öyle hissederim. Yeni bir yıla giriyormuşum gibi. Sıcak yaz günlerinde boğulan, yorgun ruhlarımızın, soğuğu hasretle kucaklayışıdır Eylül ayı. Telaşlarımızın hazırlık dönemidir. Eve dönüş, kendimize dönüştür Eylül. Sanmıyorum ki başka bir ayın bu kadar özelliği olsun. Dilerim bu güzel Eylül'lerimiz her yıl hep aynı taz

Nice Yalnızlıklara

Resim
Pio Leonardo - Naptın? Curcio Foudre - Genel olarak yapamadım Pio Leonardo - Yapmak da sorun değil aslında.. Yaptığın gibi kalmıyor Curcio Foudre - Kalmayı bırak yaptığın bilinmiyor Pio Leonardo - Bilse ne yapacak o da yapmayı bilmiyor hatta yapmak bile istemiyor çoğu zaman Curcio Foudre - Bilse bile aynı çerçeveden bakmıyor sen karanlık görüyorsun o aydınlık Pio Leonardo - Ve bu beceriksizliğine rağmen hala seni yargılıyor hala sana ucube gibi bakabiliyor Curcio Foudre - Senin kim olduğunu bilmiyor.. Seni fark etmiyor.. Seni bir obje olarak görüyor.. Pio Leonardo - Sen onun gözünde var olmamış gibisin aslında ha bazıları oluyor en azından mutsuz olduklarında değerini anlıyorlar ama hiçbiri sormuyor ya sonra? Curcio Foudre - Ya sonra onlar için bir anlam ifade etmiyor sevdiğini biliyor senden uzak duruyor yokmuşsun gibi davranıyor Pio Leonardo - Ama devam ediyor insanlar  hala aynı şekilde farkınd

Kitab-ı Aşk

Resim
Kitap sevdamdan hiç bahsetmedim. Hayatımın %50 sini kapsayan bir tutkudur okumak. Ve bence en mantıklı tutkum kitaplardır. Başka hayatlara, başka insanlara, başka dünyalara açılan penceredir kitaplar. Yaşamın kelimelere kucak açışıdır. Aşktır benim için. Özlemiyle yanıp tutuştuğum, varlığının heyecanlandırdığı, sadık kaldığım sevdamdır. Küçüklüğümden beri bırakmadığım, istikrarlı olarak hiç bıkmadan devam ettiğim alışkanlığımdır kitaplar. Beni gerçek dünyadan uzaklaştırıp başka yaşamlara, başka hayallere sürükleyen o güzel şey. Canımdan bir parçadır kitaplarım. Nereye gitsem yanımda götürürüm mutlaka. Onlarsız nefes alamam. Kitapsız bir ömrü, bir insanı beyhude sayarım. Boştur arkadaş okumayan insan. Yaratıcının ilk emri "Oku!" 'dur. İnsana yol gösterir, farklı tecrübelerden, farklı düşüncelerden yararlanmaya en güzel, en yararlı araçtır kitaplar. Kitap, bir insanın en sadık yaridir, dostudur. 1 kitap 1 insan, 2 kitap 1000 insandır. Bu konuda abartırım.

Adı Her Neyse İşte

Resim
Benden bahsederken kullandığın cümleler ne kadar soğuk olsa da, ne kadar yabancı olsa da sırf sen söyledin diye kabulleniyorum bu sıfatları. Ne kadar uzaksın bana. Aslında bir o kadar da yakın. Nefes kadar yakınsın. Ben sabahlara seninle 'günaydın' diyorum. Kahvaltımı seninle yapıyorum aslında. O yüzden tat alıyorum ya. Sonra seninle birlikte bir şeyler öğreniyorum, bazı şeylere çözüm buluyorum. Hayatımın akışını seninle planlıyorum. Gökyüzüne baktığımda seni görüyorum, içime yaşama sevinci doluyor. Benim sevinçlerim sen aklıma geldiğindendir. Günün yorgunluğunu seni düşünerek atıyorum. Tam güneş batarken ki o hüzün vaktinde seni, seninle birlikte özlüyorum. Yüzüne uzun zamandan beri hasret kalışım... Üzgünüm devam edemeyeceğim. Bu hasreti seninle birlikte çekemiyorum. Hem var hem yok olman beni de ikiye bölüyor, anla. Bildiklerim bana yaramıyor. Konu sen olunca dağılıyorum, kusura bakma. Hayatta ne kadar ortak şeyler yaşadıysak, birbirimiz hakkında bir o kadar far

Sanayiden Çıkanlar 4

Resim
Sen bana özgürlüğü bahşettin;ayrılışınla Güzeller ve yıldızlar aynıdır; birine odaklanmamalısın. Piramitler ya da pergeller hükmetmez dünyaya;insanlardır insanları katleden. Gökyüzü ağladı ve ben güldüm. İnsanlar kristalleşebilseydi eğer yalanların üzerinde yatar yalan yer ve yalan içerdik ee tabi bir de yalan s**ardık. Güzel bir insan bul ve onu öldür;emin ol sıra sana da gelecektir. Kadınlar ve gıcık matematik öğretmenleri arasında farklılıktan çok benzerlik  vardır; her ikisi de gidiş yoluna bakar sonuca değil. Para kazancından yurdumuza giren ölüm fırtınası bütün yurtta kendini gösteriyor. Dünya yalanları sever yoksa politikacılar işsiz kalırdı. Nefes nefese dinledim seni kulaklarım ağrımasa bile burnum kaşınıyor artık. Yeni filmler izleyip eski insanlarla mutlu oluyorum. Eğer bir örümcek olsaydım çorap örerdim. Tanrı olsaydım çirkin insanlar yaratırdım;kimse yargılayamazdı diğerini

Büyük Şehirde Gölge Olmak

Resim
Her sabah olduğu gibiydi o aptal güneş yine yüzüne vuruyordu gözüne girmesini istemediğin için her zaman olduğu gibi sırtını dönüyordun o parlaklığa karanlıklar içinde belki seni aydınlatamıyordu yada sen o varken bile kendini hava kararmış ve sis bulutları içinde görüyordun. Ve birden ayağa kalktın evet o kocaman ışık küresi arkanda kalmıştı derken önünde bir siyah gölge belirdi düşünmeye başladın aynada baktığım kişi bu gölge miydi ? Bu kadar uzun muydu ? Görmeyeli zayıflamış ? Sonra saçma düşüncelerini bıraktın doğduğunda bakmaya tenezzül etmediğin güneş sana o gelince 2 güneşin olacağını fısıldadı arkandan gülümsedin arkana bakmak istedin ve o anda bir karanlık çözmüştü büyük şehrin üstüne çünkü artık güneş gökdelenin arkasındaydı..

Bak Sen Şu İşe

Resim
Şimdi güneşin batışını izliyorum sevgilim. Günlerin, yılların geçişine şaşırıyorum... Kuşların cıvıltısına, kanat çırpışlarına kulak veriyorum. Aynı zamanda seni düşünüyorum güzelce. Şair ne demiş "Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey..." diye. Severim Nazım'ı. Bilmiyorum sende sever misin? Sevsen de olur, sevmesen de. Her şeyinle kabulümsün ne de olsa. Hayat tüm kapılarını kapatsa da bana, kendimi gökyüzüne gülümseyerek bakmaktan alıkoyamıyorum, bak sen şu işe! Dilerim bir gün sana da öğretirim bu güzel sırrı.

Kapalı Çarşısız Bir Şehir

Resim
gözlerimi kapatamıyorum Orhan Veli gibi şuurunu yitirmiş şehirlerde kapana kısılmış fare gibiyim tez vakit bir dolma kalem ediniyorum hokkada mürekkep eksik gökyüzünde kuşların eksik olduğu gibi sahte sözlerle mutluluk arıyor bir balık maviliği göremiyor yunuslar belki de seni hayal etmedim yüzmeyi düşündüğüm kadar düşünmek de zor korna sesleri altında ya elim eskimiş tutmuyor kalemi yahut esir kalmış kalem kendini tanımayan ellerde rest çekemiyor düşüncem şiir yazamadığı gibi ellerimin

Birilerini Anla Çocuk !

Resim
Karmakarışık bir hayat. Kayıp bir insanoğlu. Şehirdeki nokta nokta hüzün. İhtiyarların sessiz iç çekişleri. Yalnız bir kalabalık. Anlatmak isteyen diller. Anlaşılmazsın demekte ısrar eden mantık. İçin için ağlayan insan kalbi. Susan hep susan ademoğlu ve havvakızları. Beni anlamazlar. Bunlarda, o da. Şu hepten yargılar. Her biri yargıç kesilmiş, ön yargıdan oluşmuş bir zihniyet. Bilmiyorum insanlar ne zaman bu kadar zavallılaştı? ... Ve nasıl düzelecek her şey? Tek başıma yeteceğimi sanmıyorum. Ama değişmeyeceğim. Buyrun; her birinizi teker teker anlayabilirim, dinleyebilirim yargılamadan... Anlaşılmazlığınızı anlıyorum; çıkmazınızdan size el uzatıyorum. Çnkü biliyorum; insan anlatmak istiyor be. Omzunu okşayan dostça bir el nelerin devasıdır, bilmiyor kimse.

Düşünme Öyle Şeyler

Resim
Hey sessiz ol kimse duymasın seni duyarlarsa bak kötü olur sonra deşifre olursun ona buna ortaya çıkar her şeyin  bakış açıları düşünceleri değişir sana karşı düşün ama söyleme yapma öyle şeyler içine kapan artık. Sessiz ol senin düşüncelerini önemseyen kim ? Sessiz kal duysalar da bir önemi yok zaten kabuğuna çekil artık evine dönme vakti geldi. Düşünme öyle şeyler yapamayacağın hayalleri, gidemeyeceğin yerleri, yapamayacağın şeyleri düşünme artık hepsi geçti.  Düşünceni söyleme bak sonra seni sen olduğun için sevenler ve görüşlerini sevmeyenler kazanırsın, sessiz ol sükunet her zaman iyidir belki susarsan seni başkaları gibi konuşup düşünmeyenlerden sanacaklardır. Konuşma öyle şeyler duyurma sesini kimseye haklı olanı doğru olanı söyleme kimseye sen onlar için bir kurtuluş değil bir sorun yolusun sen gelince onlar seni karşıt görecektir dinlemeyecektir boş-ver konuşma, direnme kardeşim yapamazsın öyle şeyler. Hep düşünme onların yerine onların sana tepkisi her zaman için şu ola

Boş Pencere

Resim
Ona anlatmak istiyorum aslında beni anlamasını istiyorum. Aynı pencereden benim gördüğüm manzarayı görmesini istiyorum. O görsün ki anlasın beni benim gibi düşünebilsin belkide bu kadar iyi olamayacaktı. Belkide gördüğümü göremeyecekti ama o da benim gibi düşünebilecekti bir an için benim gibi bakacaktı o derin karanlığa belki penceredeki siyahlık ona başka şeyler anlatacaktı başkasını gösterecekti ama o an benim gibi düşünecekti. Gecenin karanlığına kaybolacaktı sabahları neden çok uyuduğumu neden geceleri sabaha kadar oturduğumu anlayacaktı. Sabah güneşinin güzelliğini, doğmayan güneşimin o olduğunu ve anlayacaktı bir güzelliğin bir insanı bir sevginin nasıl berduş edeceğini. Gölgeler içindeki bir noktayı görecekti o pencerede bana göre bir umut ışığı belirecekti gözünde ama o öyle yapmayacaktı. Belki baktığı anda başkasını hatırlayacaktı o an beni anlayamadığı için mi üzüleyim yoksa başkasını hatırladığı için mi üzüleyim şaşırırdım. Aynı pencereden bakmalıydık ama o hiç bir zama

Gözlerimdeki Aşk

Resim
kaba görünümlü küskün duvarların arasından onun güzel gözlerini izliyordum ay daha önce hiç olmadığı kadar karanlıktı beni gizliyordu. kahverengi ve siyah arasında bir renk cümbüşü yaşayan gözleri birkaç saniyeliğine gözlerimle aynı doğru üzerine denk geldiğinde aklımda bir tek yeni yağan karın üzerine düşüp onun gözlerinin mutluluğuyla ölmek vardı. çok kısa süren mutluluklar fazla umutlandırmıyor beni bu yüzden defalarca gerçekleşen kaçamak bakışlar yüreğime bir umut fidanı dikmemişti ancak bugün... bugün,az önce hani aynı doğruda karşılaşan gözlerimiz vardı ya hala ayrılmadılar birbirlerinden hala onun karanlık gözleri benim karanlığıma ışık oluyorlar fizik kurallarına karşı durarak. ışığı ne aydan ne de güneşten alıyordu onun gözleri, onun gözlerinin feri benim sevdamla besleniyordu. ben bunalrı konuşurken hala bakıyordu o gözlerime. artık umutlanmaya başlıyordum yoksa... yoksa o da beni sever miydi gelecek bir zaman diliminde ya da sevmiş miydi geçmişte kalan herhangi bir günde.

Ağıt Niyetine

Resim
Karanlığı boğabilir misin Necdet, kuytulara sinmiş bizi avlamayı bekleyen karanlığı? Hani annen öldüğünde sana sarılmamı engelleyen karanlığı ... Yorgunum artık Necdet çok yoruldum herkes kaçmış gibi, şu köşeyi döndükten sonra geri adım atamazmışım gibi geliyor artık. Sessizsin be Necdet bu aralar,sormaya korkuyorum halini ,su getirdim sana yanında bir paket de sigara keşke kalkabilsen be Necdet çok ağır değildir o toprak ne de olsa.

Bir Ölümsüz

Resim
İki otomobil ve dört far arasında kalarak halen dolaşımdaki kanımı asfalta saçarak vefat ettim. Hiç bir gazetede ölüm ilanıma rastlamadım. Sabah erkenden uyandığımda da fark ettim ki ailem müezzinin cebine bir iki lira koyup selamı bile verdirmemişti. İçimde bir gram üzüntü oluşmadı. Odaya girer girmez fark ettim soğuk havayı, ailenin bütün erkekleri benim etrafıma toplanmış ayin havasındalar. Babam canını azraile benden önce teslim ettiği için bu büyük kurulun başında gözünde bir gram yaş bulunmayan amcam oturuyordu. Kendisi babamın ölümünden sonra sevecen bir baba rolü de üstlendi benim için ama anneme yanaşır korkusundan sıcak bakmadım gerçi o benden daha insancıl çıktı annemi korudu. Sonuçta bütün amcalar Nuri Alço değildir. Babamın ölümünde de yanımda durdu beni teselli etti. Şimdi düşününce babamın ölümüyle benimki bir birbirlerine benziyorlar. Babam, iki merminin sol göğsünde karşılamasıyla canını verdi ben de kurşun hızında iki otomobilin selamlaşmak için beni iki parçaya a

Yalnızlık Batağındaki Bazı Dostlar

Resim
Suskunluğuma birde susuzluk eklendi. Düşündüğünüz susuzluktan değil bu susuzluk onun susuzluğuydu. Konuşmaktan ağzının kuruması kadar derin bir susuzluktu bu aslında ona ulaşamamaktan ve konuşamamaktan kaynaklanıyordu. Galiba artık onsuz yapamıyordum ama bu bana bir zorunluluk gibiydi. Düşündüklerimi oraya buraya yazıyordum. Vaktin ne kadar hızlı geçtiğini anlamaz hale gelmiştim. Onsuz günler birbirini kovalıyordu. Artık suskunluğumu kağıtlara yazarak bozuyordu. Ama bu kadar suskun kalışım kağıtlara bir bağırma bir aykırılık olarak yansımıştı. Ne artık kağıtlarla anlaşabiliyorduk ne de yazılarımla. Onlar gün geçtikçe farklı düşünüyorlardı. Eski düşüncelerimin beni yargılaması artık yormuştu beni her gün farklı yazılarla karşılaşıyor farklı düşünceler okuyordum. Onların bu sevgisi bu değişik düşünceleri yeyip bitiyordu beni artık daha yalnızdım. Yazılarımda anlamıyordu beni belkide tek anlayabilecek olan bir dost sözcüğüydü. Kendimi tanımadığım anlamsız ve amaçsız kişilerle konuşmay

Sanayiden Çıkanlar 3

Resim
İnsan, ölümcül bir zehirdir. Doğayı ve kendini yok ederken asla üzülmez. YENİ mobilyaları olsun diye ormanları yok eder, YENİ aşkları olsun diye kendini sevenleri yok eder.  Şarkı değil duyduğum sesler ruhumu besler. Ben yalnız, sen yalnız peki biz nasıl yalnızız? Dağlarda beyaz bulutlar yok, tek başına ağaçlar var. Bir güzellik abidesi olamasanız da çıplaklık şaheserisiniz bayan. Paradan önce insanlık vardı. Güneş batmasa da pek ala hava kararabilir. Kimse yemin etmesin tanrılar dışında. Dostlukların da bir sınırı vardır ; ÇEVRİMDIŞI ...

Görüşürüz Elbet

Resim
aslında çok uzağız sevgilim yerden ve gökten ve onları yaradandan sadece dumanlı bir türküyle yakınlaşırız artık korkma birbirimizden uzakta birbirimize yakınız

Oyundaki Oyuncak

Resim
Hayat insanı aslında en basit şeylerle sınar ilk başta. Ne sen anlarsın onun ilerde farklı şekilde karşına çıkacağını ne de o öyle görünür gözüne. İnsanın anlayamadığı bu olay küçük görünse de aslında ilerde başıma çok büyük dertler açacaktır. Ne uyku uyuyabilecektir, ne de yemek yiyebilecek. Hayat seni küçük şeylerle sınaması daha küçükken başlar. Sorumluluk duygusunu ilk oyuncaklarla kazanırsın. Sonra bunu hayata yansıtırsın. İşte aslında bu kadar basittir hayat tabi anlayana. Her yaptığın küçük faaliyet ilerde senin işine yarayacaktır. Sen bilmessin ama o senin bilinç altına yerleşecektir. Küçükken ağaç dallarıyla oynarken koluna yapışan o yaprak aslında ilerde senden hiç ayrılmayacak seni uyutmayacak yemek yemeni zorlayacak kalbinin onunla her karşılaştığında küt küt atmasını sağlayacak o karşı cinsin habercisidir. Sen ne kadar çok onun kolundan çıkmasını istesen de o aynı sakızdan çıkmış dövmeler gibi kalıcıdır. Tabi kuruyup kendi düşüne kadar. Kuruyup kendi düşüne kadar o kad
Resim

Sanayiden Çıkanlar 2

Resim
Kapı büyüktü ama pencere aşık. Uzaylılar sigara değil duman yakıyor. Tecavüz suç olmalı; kafamı s*kmeyi bırakın. Biz değildik; sen,ben ve onun alt kümeleriydik. Matematiğim hep kötü oldu özellikle kümelerde. Güzellik için söylenecek çok şey var. Güzele laf söylenmez. Ölen için değil kalanlar için ağlanır. Hoşgörüyü mezarlıkta gördüm; Müslüman mezarlığında İncil'den alıntı yapan mezar taşında. İnsanoğlu çeliktendir ancak bir gül nazikliğindedir. Mezar başında durmak mı hatırlatır ölüyü, mezar taşında adını görmek mi? Baykuşlar mezarlıkta yaşar; ağaçlar bir tek orada sağlam kalır.                                    

Sanayiden Çıkanlar

Resim
Sarı saçları kirden rengini yitirmişti, burnunu çekerek bana baktı. Arkasında neon bir lamba yanıp söndü; ÇOCUK DÜNYASI... Elimde iki poşetle karakolun önünden geçtim. Polisler çay demlemiş teröristler ayran içiyor. Ya ben aşığım ya da güneş bana. Umarım en kısa zamanda terlemeyen insan üretilir. Aç kalmak sorun değil susamak özletiyor. su hayatsa oruç imandır. İnanmadım ama inananla da konuşmadım. Korkutmak için değil onu gördüğüm için gülüyordum. Sen vedalaşmak için değil kucaklaşmak için varsın; bir öpücük,bir gülümseme ve ayrı yollarda yürümek kaderin. İki nokta yan yana olmaz ya tek başınadır ya da üç kişilerdir. Hiç olmazsa bir altta biri üsttedir. Hiç gemiye binmedim veya trene yahut uçağa ya dört teker üstündeydim ya da iki ayak. Ne söylediğimi anlayamayacak kadar büyüdüğümde seni anlayacağım elbette. Pes etmek değil, nefes almak son kavgadan önce benimkisi. Seviyorum seni geri kalan insanları sevdiğim kadar.

Kırık Çıkık

Resim
O okul turnuvasındaki oynayanlardan neyim eksik diye düşünüyordum hep baksanıza nasıl basit oynuyorlar ah nasıl elendik ki. Tabi birde takım kaptanı vardı hiç iyi oynamazdı sınıftakilerinken büyükmüş diye kaptan yapmışlar. O da yetmezmiş gibi bizim sınıfın güzel kızları onu izlemeye giderdi hep. İlk maçta elenmenin garipliğiyle sınıfın erkekleri mal gibi merdivenlere çökmüş maçı izlerken kızlar Mehmet’in her şutuyla ayağa kalkıp alkış yağmuruna başlıyordu. Sınıfımızın mahsum kızı da ortaydı çok tatlıydı ya da bana öyle geliyordu işte tatlıydı her neyse maç devam ediyordu çekişmeliydi bizim kızlar alkışlıyor çığlıklar atıyorlardı. O maçı kazanlar hemen bir kura çekimi yaptılar. Biz ilk maçı yenilmiştik. Ama hoca bize bay çeken sınıfla yaptıracaktı öylesine Kura çekildikten sonra Mehmetgil bay çekip bizimle oynacaklarını duyunca gülmeye başladılar öyle bir dalga geçiyorlardı ki hoca sinirlendi dedi ki:“bu boş bir maç değildir yenen finale çıkacaktır” dedi. O anda biz gülmeye b

Tüm Biralar Benden!

Resim
             Çiseleyen yağmur, toprak kokusu, hafif ıslanmış kaldırımlar… Güzel olması gerekiyordu. Duygusal, iç açıcı… Ama değil işte. Az önce gitti. Hayatımı, umutlarımı, kalbimi alarak kaçtı gitti az önce. Bir taksiyle. Bavuluna mı sıkıştırmıştı acaba tüm benliğimi? O yüzden mi bu kadar boş hissediyorum?             Taksi şoförü ne yaptığını bilse yine gider miydi acaba?             “Beni unut” demişti giderken. Demesi çok kolay ama taşıdığı anlamı bilemiyor. Küçücük kalbi anlayamamıştır belki de. Sığmamıştır içine o büyük anlam. Belki ben de sığmamışımdır.             Nerde kaldı ‘seni seviyorum’lar, ‘beni bırakma’lar? Hangi çöpe attın onları? Nasıl kıyabildin tüm yaşadıklarımıza? Taksiye atlayıp çekip gidebileceğin kadar küçülmüşüm demek gözünde. Ya da duygularını ifade edip etmediğini bilmediğim o gözyaşlarında biriktirdin beni. Gözünden düştüğüm için mi saklıyordun gözlerini? Hayalleri yıkılan birine bakamadığından mıydı göz kaçırmaların?             Taksimetreyi gec
Resim
Bütün günü sokakta geçirdim... Sabah erkenden uyanıp dudaklarımın arasına sigara yerleştirip bekledim,elimde çakmak sigaranın ucundan sarkan tütüne baktım. Daha fazla yakınlaşmaya fırsat vermeden yaktım sigaramı dumanı izledim. Az önce aşağı sarkan tütünden çıkan duman şimdi spiraller çizerek tavana doğru gidiyor,sonra pencerenin aralıkalrından çıkıp gidiyordu, herhangi bir yere,uzak olduğuna emin olduğum bir yere. Giyinmek istemiyordum sigaramdan ayrılmadan mutfağa kadar gelmeyi başardım. Çayı ocağa koyup buzdolabından peyniri çıkardım. Ekmeksiz kahvaltı yapmaya bakkala gitmeye üşendiğim günlerde alıştım. Üstümü değiştirmeden önce bir bardak daha çayt içip odama geçtim. Kahverengi bir gömlek koyu mavi bir kot giyip dışarı çıktım. sigarayı yine sabahki edayla aynı yere yerleştirip hiç düşünmeden yaktım. Bir an durdum nereye gideceğimi düşündüm. Necmi Abi nin dükkanına uğrayim diyip sol tarafa doğru sürüklemek istedim ama bir anda ayaklarım tam karşımdaki bakkala doğru hareket ett

Hayat Ya Bu

Resim
         Yazmam gerekenleri nasıl yazmam gerektiğini biliyorum; ilk önce etkili bir cümleyle başlamam gerek paragrafa, öyle başlamam gerek yoksa okunmaz. İlk satırlardan itibaren boş geçilir onca kelime, onca düşünce. Sonra o cümlenin nedenini açıklamak için uzun birkaç satır yazmam gerek. Ondan sonra da etkileyici bir sonuçla bağlamam… Ama yapmak istemiyorum. Bir kalıba sığdırılmış sıradan satırları boş geçmek istiyorum bu sefer. Sıradanlıklardan kurtulmak istiyorum. İlginç olmak istiyorum. Veya kelimelerimin hatırda kalmasını istiyorum. Düşünmenizi istiyorum, belki de cümleleri anlamak için birkaç kere okumanızı. Düşünmek istiyorum. Kurgulamak, yazmak, değişik eserler sunmak okurlara. Ses getirilebilecek bir şeyler. Bulabildiğim ise sadece bunları yazabilmek. Düşünceleri kelimelere dökmeye çalışmak.          Hak etmediği ilgiyi görsün istemiyorum satırlarımın. Yeterince ilgi görsün yeter. Fazlası olmasın. Eksiği de olmasın çünkü o zaman boşuna dil döküyor olurum. Her zaman yapt

Kuşkusuz Ölümdür -1-

Resim
Genç miydi,yaşlı mı, ölü mü,diri mi? Kendinde bildiği tek şey gülmeyi bilmediği. Bi’nevi gülmeyle ayrılalı 40 sene olmuştu.40 sene evvel duygularını gece yarısı dağda bir kayanın eşiğine bırakmıştı,saçından düşürdüğü bitlerle birlikte yaktı sonra. Ömründe kaç sene dolmuştu. Kim bilir anlatacak ne çok şeyi vardı ama anlatacak zamanı yok şimdi.     Her ona bakışında dili tutulurdu;cılız bacakları mavi kotunun içinde her an kırılmak üzere olan camdan bir direk gibi duruyor. Gülen suratını ağzı bozuk şoförle kavga ediyormuşcasına dikiz aynasına takılmış gördükçe o da oraya bakıyordu. Ona baktı ve uzun siyah-beyaz bıyıklarının altından cama doğru güldü O dağ başında kalan mutluluğunu on beş yaşındaki bir çocukla bulmuştu. İçinden geçenleri kendi bile duymadı,umursamadı ama hiçbir zaman saklayamadı buruk ela gözlerinden çocukların. Kendi kendine yaşıyordu hayatını; beni ,seni görmezden gelerek değil herkesi bir bir severek. Bu yüzden inerken çocuğa sessizce teşekkür etti.      Yı