Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir Fotoğraf

Resim
Bir fotoğrafını görüyorum. Yine hissediyorum aynı duyguları. Ne denli mutlu olsam da mutsuzluklarımı görüyorum seni görünce. Seni mutsuzluğuma benzettiğimden değil, seninle çok mutlu olduğum günleri hatırlayınca şimdiki gülüşlerim soğuk geliyor. Yapayalnız hissediyorum kendimi, kaybolmuş, karanlık… sensiz bir garibim anlayacağın. Ama sen gülüyorsun. Yine de canımın yanacağını bile bile gülüyorum sana, içten değil. O kadar uzun zaman geçti aradan, sana sevgim yerini karanlığa bırakmak üzereyken güzel güzel gülemiyorum, anla beni. Aslında biraz da bensiz mutlu olabildiğine şaşırıyorum. Bana bensizlikten söz ederken hiç öyle düşünmüyordum seni, her an beni hatırlayıp mutsuz olabilecekmişsin gibi hissetmeni bekliyordum.  Açıkçası böyle fotoğraflarını görünce yalanlarla kurulu ilişkimizin gerçek yüzünü görüyor gibi oluyor ve korkuyorum. Lütfen ya uyut ya uyandır beni, aradaki yarı dalmış halden çok yoruluyorum.

Üşüttük

Resim
Soğuktu her zamanki gibi senle havamız. Artık hissetmiyordum ya da hissedemeyecek kadar üşümüştü bedenim. Isıtacak bir senim yoktu benim. Ne kadar şanslısın bir bilsen. Uzun ve şehiriçi hatlarda birbirine dayanan samimiyetsiz insanlar olarak biz hep otobüste aşık olduk. Ve en iyi dostlukları, fedakarlıkları ve insanlığı buralarda tattık. Her zamanki gibi bir akşamda güneşin yüzümü kesen soğukluyla ilerliyordum. Mevsimler değişmişti. Ama çok değişmişti. Vücudumun her yeri ayrı mevsim yaşıyordu sensiz. Gönlüm sensiz bir çağlayandı. Seni istiyordu sürekli ağlıyordu. Beynim burnum yüzüm ise sana hasret üşüyordu. Ve sensiz ellerim her zamankinden daha sıcaktı. Bir tutulacak eldi istedikleri belki, belki de yünlü bir eldiven kim bilir. Onlarda senin gibilerdi. Hep ayrı mevsimi yaşayan bir anavatanda dertsiz halkın boş bakanıyım ben.  Hep sessiz kalıyorum onlara karşı dertlerini de söylemiyorlar biliyor musun ? Aynı sen hepsi. Bu aralar çok üşüyorum içim titriyor. Dertli hissediyorum

Olmayanların Masası

Resim
- kalk hadi ayağa - yine ne oldu ne var ? - vur bana sağlam iki tane - niye lan ne güzel oturuyoruz işte - unutamıyorum abi hatırladım yine vur dedim. - yok vuramam isteme bunu benden, sen yine yalnızlıklarını giydin üzerine yokluğu oynuyorsun. sabah olacaktır elbet. Aklın başına gelecektir. unutulmayanları tekrar hatırlayacaksındır. ve tekrar ama tekrar bu masaya indireceğiz buhranları. - hangi buhran, hangisi he söylesene yine aynı şeyler olacak biliyorum. hep aynısıın yapıyoruz onuda biliyorum. sabah olacak güneş yine o salak bahçenin etrafından bizim derme çatma tek katlı gecekondumuzun kırık camından içeriye girecek. yine uyanacağım ve yine lanet edeceğim sabahlara. bana güneş doğmuyor artık anlamıyor musun ? - anlıyorum. her güneş doğmadğında, her bulutlu günde onu hatırladığında yanında kim vardı bi düşünsene söyle bi şimdi anlıyor muyum ? anlamıyor muyum ? - anladım şimdilik kusuruma bakma be dost biz böyleyiz olup bitenlerde şişedeki gibi unutturmuyor geciktiriyor. e

Sanayiiden Çıkan

Resim
tarih tekerrür etmiyor bizler takılmış plaklarız. bir darbuka al ve üzerine otur aklına ilk kim gelirse ona da aynısını söyle. portakal parçacıklı bir hayatı herkes isterdi. elmayı ikiye bölüyorum: elmama ortak aranıyor! küllükler en gri anıları saklar. paran yokken de sonbaharda aşık olabilirsin. RAHAT! HAZ'ROL! AYAKTA ALKIŞLA(?)!

Bir kutu Bin duygu

Resim
Başkalaşmışım yine düşünemiyorum yalnız düşlerimde seni. bir mutant olmuşum ben, insanlar farklı ben farklı herkes farklı bakıyor bana ben ağlıyorum onlar gülüyor ben seviyorum ama onlar nefret ediyor her şey çok farklı ve onlar için çok sıcak dünya üşüyorum ben yine, sen yoksun ondan galiba aaa nasılda unutmuşum senin başkasını sevindirdiğini gücenmiyorum sana korma biz hep farklıydık zaten Beni aldırma! Biz sevilemeyenlerdeniz Biz sevinemeyenler Biz kötü çocuklar Biz mahalle bekçileri ama unutma her zaman sevmekti sebebimiz alışmak zordu bizde sevilmeye, sevmeye, yenilmeye bazen yalanmış beni benden alan bazen ise yalanmış sözlerin bazen ise iki güzel göz uyuşturmuş tüm duyu organlarımı ömrümde bu kadar değişmemişken beni, değişememişken ve ömrümde asla bu kadar saf olmadım buralarda ve hiçbir zaman bu kadar çok istemedim şafak vakitleri sevilmeyi hayatlarını değiştirmiş insanların boş ama umutsuz bakışlarıydık hep güzel istenilen yüz ifadesi olurdu sana baka

Bir avuç toprak

Resim
Ölümün acı bakışları vardı onda. Her bakışında acıyı anlatıyordu gözleri. O gidiyordu. Çok belliydi yorulmuştu artık. Artık onu tutamayacaktı yaşlı ayakları ve artık nasırdan soğuk işlemeyen elleri durumun çok farkındaydı. Artık her ezanda dışarıya bakıyordu. Gözleri hep balkon kapısından gözüken ağaçlara ve perdenin arasından giren güneşteydi. Yaşamanın son anlarında doğaya kavuşmak istiyordu belki kim bilir. Acı gözlerle etrafına bakıyor ve sanki bir yalnızlık silsilesinin tam ortasında kalmış bir nöbetçi gibi görevinin bitmesini bekliyordu. Çok yalnızdı. Herkes gitmişti artık tüm değer verdikleri, tüm duyguları, tüm düşünceleri. Hepsi birer birer kaymıştı elinden artık. İçten içe yaşıyordu ölüm anını. Acıları sona yaklaştırıyordu onu ve artık son onun için başlangıç olacağına inanıyordu. Etrafındaki yaşlı gözlere tepki koyamıyor. Gidince olacak senaryoyu düşünüyordu sürekli ve her zaman ama her zaman boş umutlara sokmuyordu insanları. Hiç umut etmesine izin vermiyordu. Her zaman a

Hakkımız Yok

Resim
Konuşmak ağır geldi bize İletişimsizlikti bizimkisi Biz susalım Ağaçlar kuşlar konuşsun. Köşedeki bekçi konuşsun. Çiçek satan adam konuşsun. Onların hakkı var: Bizim hakkımız yok artık. Hak etmeyeceğimiz uzağız Bizim sevmeye hakkımız yok. Sevmeye ve sevişmeye Ruhlarımız konuşuyor zaten. Susalım Sus! Susmanı istiyorum. Yeter sus. Sadece gözlerime bak. Ellerimi tut Yaklaş biraz daha Şimdi biraz daha gel bana Nefes al! Seni algılamak istiyorum Duygu organlarımı boşver Ruhum hissetsin. Hadi yaklaş biraz. Ve ruhumu ısıt. Ben sen nefes aldıkça varım. Hadi işte durma. Al ver Al VER !

Büyüsüyle Bu Şehir

Resim
Bu şehir senmişsin meğer. Her şeyde sen varmışsın. Her attığım adım, her nefeste sen. Sensizim demek ölüm bu şehirde. İkliminden uzak bir deve kadar yalnızım kutuplarda Seni arıyorum. Hendeğimde sen varsın. Bohçamda sen. Ne zaman baksam etrafıma seni görüyorum. Yalnız senin gözlerini arıyor gözlerim. Sensizken bile her taraf sen bakıyor bana. Ve her zaman sen gülüyorsun bu yaşlı gözlerime. Ve ben artık yalnız düşlerde okşuyorum seni. Senle olduğum kadar sıcak değil hiçbiri ve ruhumu ısıtmıyor düşlerdeyken nefesin. Ve ben yine batıyorum yalnızlığın o dibi görünmeyen boklu batağına. Ve bu bataklıkta sinekler bile yalnız

Beyaz Topraktaki Grilik

Resim
Sustum ve sevdim. Sadece nefes aldım. O dakikalarda güneş yüzüme vuruyordu. Parıltılı bir sonbahar günüydü, güneş kuzeydeydi. Hava yapış yapıştı. Köpek gibi terliyordum. Artık gözlerimin bile bir tuzluluk oranı vardı terden. Görüş açım bile azalmıştı. Bir gölgelik bulduğumu hatırlıyorum bir de seni gördüğümü. O anki serinliğin gölgeden olmadığını tamı tamına 1 ay sonra anlamıştım. Nefes almakta zordu o zamandan sonra, gölgede kalmakta, terlemekte. Her şey üstüme gelmeye başlıyordu. Sanki hiç gündüz olmuyordu, sanki hiç gün doğmuyordu günüme ve artık ben nefes almıyordum. Hayat tüm çirkinliklerini göstermeye başlamıştı. Sen hariç her şey karanlıktı. Her şey beyaz toprak griliğine bürünmüştü. Herkeste bir mutsuzluk hakimdi. İnsanların ufukları artık ilerilere bakmıyordu. Sevgililer bile üzülüyordu benim halime. Bakmıyorlardı yüzüme. Ben umutsuz bir vaka idim. Hastanenin önünden geçerken insanlar ağlıyordu bana. Simitçi amca, mendil satan küçük kız… artık ne istediğimi sormuyorlardı

bir akşamüstü[a sunset]

Resim
bir akşamüstü bir kadına aşık olmuştum. gözlerinden daha anlamlı bir kelime bulamıyorum. beni ancak yürürken aşık olabilecek kadar yalnız olanlar anlar. bir gece yarısı güneşi sevdim sarıdan daha güzel bri renk yoktu o anda.beni ancak uyurken sevebilecek kadar üzgün olanlar anlar. hayatım bu kadardı belki de seviyorum yürüyordum ve uyudum aşık oldum. daha güzeli vardı yaşamanın ama korkaktım korkuyordum. öyle bir kokusu vardı ki beni ne tdk düzeltebilir ne de oktay sinanoğlu. çaresi yok ancak ondan sonra içebiliyorum ve içince seviyorum. bütün insanları tabi en çok seni. önceden yaşamak isterdim sonrayı ve neleri  yapamayacağımı değil nelerin olacağını öğrenmek isterdim. kurala karşı değil yasaklara alerjim var ve toptan alacak kadar param yok.

Sanayiden Çıkanlar-5

Resim
Bazen nefesin kesilir ve sabahına selan okunur. 12 yıl olmuş hala acız. İnşaat alanı değil müteahhitler tehlikelidir. Gülüyordu çocuklar ,gıdıklayınca. Yoksulluğa da gördüm açlığı da ikisini aynı anda gördüğüm de oldu. Herkes ölecek,sen biraz daha erken. Bira yok nane limon verim mi? Poğaça satan bir filozoftu Necmi,tane hesabıyla satardı düşüncelerini.

Mavi Gece

Resim
Pamı seviyordu yılan ve ben özlüyordum Kuyruğu zehir dolu bir çekirge sevmiştim ama hep annemi özledim Saat kaç olursa olsun üşengeçtim su içmek dahi yorucuydu ,nefes almak k adar, Kendimi aramak en anlamlısıydı yalanların lakin buna inanacak kadar masumu yoktu hayvanların Ama kandırabildim iki yılanı Biri Pamı seviyordu ve ben özlüyordum on dört demeyi öğrendiğimden beri tokat yemiyordum Susuyorduk ve ben nefret etmiştim kuyruğu zehir dolu çekirgeden Bir sigara içecek vaktimiz yoktu o sürünüyordu ben izliyordum Ne vakit yorulsak o Pamı anlatıyordu ben özlüyordum Küfür etmek hiç aklımdan geçmedi çünkü aşıktım ,İstanbul kadar, ve bulamayacaktım gecelerin en mavisini

Sen Yılmadın

Resim
Yola bakma sen onun gözünün içine bak yeterli. Ağlamak için, Gülmek için o hep orada zaten. Senin rotanda o gideceğin yolda. Ulaşacağın zirvede o, gideceğin yolun sonu da. Ama tek problem var biliyor musun ? Ne o senin gözüne bakıyor. Ne de yanında yürüdüğünün farkında. Ne de onun senin için zirvede olduğunun biliyor. Ama sen ondan ne senin gözüne bakmasını istiyorsun. Ne de farklı bir yola seninle gelmesini. Tek istediğin şey sağ tarafında yürümene izin vermesi. Onun için atan sol omurgadaki kalbe yakın olması. Bunu kaybetmemek için yapmadığın şey kalmıyor. Her gün ölüyorsun her gün yeniden başlıyorsun. Onun için bir milat yapıyorsun. Temiz sayfalar birbirini kovalıyor. Ağlamasını görüyorsun. Ağlatanlara sövüyorsun. Onun gözyaşlarının bile yere düştüğü bu dünyanın döngüsüne küfürler yağdırıyorsun. En ufak şeyin bile onu kıracağını biliyorsun. En ufak şey onun için bir dünya oluyor. Senin için onun gözyaşları gibi. En ufak şeyler yaralıyor seni. Ama sen pes etmiyorsun. Beynin i

Her Ölüm Ecelle İlgili.

Resim
Özgür hissediyorum kendimi. Bir kuşun kanadında ne kadar özgür olabilirsen o kadar. Şiir okuyup türkü dinler gibi özgür . Aynı anlamlı kelimeler geçiyor aklımdan, hiçbirini seçmiyorum hepsi beraber güzel. Neler yapmadım ki? Hayaller kurdum,özledim,sevdim tekrar sevdim tekrar özledim. Özledik çe sevdim,yenilendim. Ama artık karar verdim gitme vakti gelmiş. Son defa penceremi açarım,kuşlara bir yolluk verir bir kaseti yerleştirip playe basarım :" Birazdan kudurur deniz/ Birazdan dalgaların sırtından/ Üst-üste fışkıran rüzgarlar... ". Ve art arda sıralanır yaptıklarım ilk öpüşüm seni ilk sevmem ilk okuduğum kitap ilk aldığım hediye 10. yaş günüm... Neler geçti gözlerimin önünden bir bilsen. Lakin son sahnemdi en güzeli. Siyah-beyaz portren ve son nefes .

Nergis

Resim
iki penceresi olsun evimin ve perdeleri mavi denizin olmadığı bir şehirde maviye doyabilsin insan bir bayrak asalım kapımıza göstersin sevebileceğini tek bir kişinin herkesi ama benim herkesten çok seni... mavi perdeli bir evde yeşil bir bahçe olsun ve sen sula nergisleri

...

Resim
                                                                                                                    İlk Güzellik                                         Gün ağırlığını verirken akşama,                                       Yüreğimin derinliklerinde sevgin olgunlaşmakta.                                       Bu telaş, bu stres, bu koşuşturmaca,                                       Düşüncelerimdeki seni silip atar mı dersin?                                       Gün yavaş yavaş veda ederken ışığa,                                       Masum bakışlarınla yüreğim ufka kanat çırpmakta                                       Karmakarışıkların arasından çıktın;                                       Sen, bu iplik yumağında yeni bir dünya!

Aynı Sevgiler

Resim
Renkli dünyadaki küçük bir griliktim ben. Hep boya kalemlerini çalıyordum. Belki senin renkli o güzel dünyanda bir ton katarım diye. Ama ben senin cumhuriyetine uzak kalan bir şehir devleti olmuştum. Başkenti "Umutsuzluk" olan. Kendi yağımızda kavruluyoruz. Sizi hayranlıkla izliyoruz. Biraz renk katarsınız belki bize diye. Resimdeki tonlamada kalan siyah taraf oluyoruz hep biz. Problem konum değil, yer şekilleri veya toplum değil. Konu sizin renginizden bizim griliğimizin kimse farkında değildi. Her zaman bir renkdik aslında biz ama gökkuşağının yanında kim gökyüzüne dikkat eder ki. Tek renkli bir karamsarlık şehriydi bizimkisi. Tek eksik sendin. Farklı renkler farklı tatlar için gerekli olan benliğimize yeni düşüncelere koyabilecek olan sen. Sen bizim yeniliğimizdin sen bizim devrimimiz, ihtilalimiz. Bir film karesindeki kısa bir aşk cümlesiydi bizim şehrimiz. Ne kadar filme hükmesede bir mesaj doluydu. Duyguları canlandırıyor ve kalbe bir pranga vuruyordu. Siz ise filmi

Özgürlüğe

Resim
Saat kaç, neredeyim, ne yapmaktayım; hiç bilmiyorum. Hissediyorum bir yerlerde karanlık çökmüş. O yerlerde birileri ölüyor. Hissetmekteyim birileri var ölüme karşı duruyor. Ruhumun derinlerinde bir köstebek var benimle alay ediyor. Beni hiçliğe sürüyor, alıp götürüyor bedenimi o karanlıklara. Kanlı bedenleri gösteriyor,bedenini terk eden ruhlarla dolu sokaklar. Haykırışlarla kaplı gece. Yorulmuş gözler var pencerelerde her birinin bebeğinde korku var. Ölüyor o çocuklar anaları ağlarken. Kiminin yanmış bedeni giriyor toprağa kiminin kevgire dönmüş bedeni. Ya da korkudan titreyen bedenlerle sarılıyorlar analarına,kardeşlerine. Yok başka dinlenecekleri sıcak bir yuvaları. Annelerden,dostlardan,kardeşlerden başka kim korur kim kollar yirmisine gelmiş titreyen bir bedeni.

Hayatın anlamı 20 adımdır

Resim
Engel olmak istiyorsun olmuyor işte başına gelmeyen kalmıyor tüm yakınındakilerin o an dona kalıyor ama işte o anda hiçbir şey yapamıyorsun kader elinden alıyor senin onu bir kazayla bir ölümle. Senin o an tek bildiğin şey ve hayatın tek gerçeği olan onun artık orada olmadığıdır. Bunca şey oluyor ve sen arkana bakıp 'Her şey oluruna varır' diyemiyorsun. Ölüm zaten acımasız olmak için var. Her ölüm erken oluyor bir veda bile etmiyor sana her şeyini feda etme fırsatını bile sunmuyor hayat. Sessiz kalmak zorunda kalıyorsun işte tüm problemde bu arkanı döndüğünde göremiyorsun onu. Artık tek amacın artık onun sana bıraktıklarıyla yaşamına devam etmek oluyor. Yaşam sevinci elinden alınmış bir insan gibi bazen günlük güneşlik havada yağmur yağması. Beklentilerine hiçbir zaman karşılık vermiyor hayat istediği ve tek yaptığı şey bir şeyleri bir zaman sana vermek ve sonradan senden almak. O gün hatırlıyorsun var olduğun dünyanın ne boktan olduğunu lanet edemiyorsun bile tek düşündüğü

Bu Benim Pisliğim

Resim
Sen Osun galiba, Sen Unutulmayan, Sen sevda tanrıçası Hoş geldin. Kapı önünde fazla durma soğuk üşütürsün. Ayaklarınla girme içeri benim pisliğime bir pislik daha ekleme. Boş gelmişsin be yine biliyorum. Hemen kaçma gel otur şöyle. Sen yine düşüncelerimi karıştırmaya geldin biliyorum. Bazen konuşamıyorum seninle öyle hızlı gelip gidiyorsun ki ağzımdaki birikmiş cümlelere dudaklarım dur diyor. Çözülmemiş bu mührü çözmeye mi geldin ? Niye Ses vermiyorsun  ? Orda Mısın ? Yine aynısını yaptın değil mi.. Hoş çakal yalnızlık, sen gidiyorsun ama ben ebediyen seninle kalacağım..

Ereretten Hikaye Var

Resim
Gökyüzü karanlıktı,yıldızları sorma onlar bile sönmüştü.En soğuk gecenin en soğuk anıydı.Dağlar,ovalar belki -tam bilmiyorum-bir göl bile vardır ama ışık yoktu.En karanlık saatiydi ömrünün ne uzaklardan getirilmiş saat konuşuyordu ne babası horluyordu.Uyumak doğru gelmiyordu o gün.Ay bile ışığını söndürmüş,uykuya dalmışken o uyuyamıyordu.Kaç yaşında olduğuna bir kanıt yoktu tek yaptığı nefes almak ve göğe bakmaktı. Kapı çaldı tam üç kez. tak tak tak ... Açan yok. Bir de yumrukla vurdu kapıya: TAKK TAKK TAKKK... Açan olmadı hepsi uyumuş galiba yüklendi bu defa taş eşiğin arasında sıkışan büyük tokmaklı kapıya ve kalktı baba.Kalkarken gözü Emon'a ilişti gözü yarı açık belli yine uyumamış bu çocuk.Gelen baldızı,telaşlı telaşlı girdi içeri: -Kalkın be! Yola çıkmışlar şehirden. Ben Mırı'yı götürcem Emon'u da kaldırın beraber götüreyim. -Kim dedi sana,doğru mudur yalan mıdır bakalım. Ne diye oğlumdan ayrı kalayım. -Oğlunu ben mi kaçırcam bacım.Yoldalar diyom sana belki yüzle

Kılıç Kalkan

Resim
İçtikçe bütün zincirlerinden kurtulduğuna inanıyorsun bir bakıma, bu yüzden içiyor içiyor içiyorsun. Aslında içtikçe kendi kendini müebbete mahkum ettiğini 'Bükülmez, esnemez, yenilmez' zırhının içinden çıkıp çıplak ve kendin olmak cesaretinde bulunuyorsun.. Ve işte o zaman o seni ve sevgini koruyan zırh reddedileğinde kalbine batan hançeri engellemeyecektir. Daha çok daha çok içeceksin. O kalbini acısıyla ağzında oluşan kuruluk ve reddedilmenin acısı sende bulunan bu ağız kuruluğunu artıracaktır. Artık bir barbar olacaksın şişeler kesmeyecektir seni. Ama sen onun için savaşmaya ve çırpınmaya devam edeceksin artık hiç olmamış gibi savaşacaksın üstündeki zırh yok artık öylesine sallayacaksın ki kılıcını gözlerinde ateşten anlayacaklar artık senin onu ne kadar sevdiğini.. Sen artık savaşı bitirip kazandığını düşünürken bırakıyorsun kalkan ve kılıçını ve onun yüzüne o kadar derinle bakıyorsun. Tam konuşucakken birden çıkarıyor arkasında tuttuğu hançeri ve ışık hızıyla geçiri

AHPARİG

Resim
Bugünleri hiç unutmayacağım nasıl senede bir denk gelmiyorsun aklıma her babama bakışımda senin silüetin oluşuyor gözümde.Babamı karşımda ilk ağlata bilen sendin.Dedem senin dedenle aynı soydandı ancak o soyun kayıp çocuklarından biriydi.O haberi unutmak zor en gözyaşı dolu anlardan biriydi benim için. Benim dedemi merak etmemde etkili oldun sen. En acısı "o"nların içinde görmekti o haberi."üzüldü mü lan baban amcaoğluna hihihi..." uzun bir s*ktir çekemedim ona affet. Seni tanımak seni dinlemek isterdim. Herkesin Ermeni olmasına gerek yoktu , herkes insan olsa yetmez miydi?

Ağaç Kovukları

Resim
Bomboş bakıyorum şimdi boşluklara. Eskiden her şeyden bir anlam çıkaran ben yoruldum artık. Beynim yoruldu zihnim yoruldu iç sesim sıkıldı artık dert anlatmaktan çıkarmaz oldu içimdeki dertleri. Aynalara küslüğüm bir açıya yendim. Ama artık gözlerime anlamsız bakıyorum onlarda bana, beni seviyorlar galiba sadece onu düşünüyorum. Anlamak için dinlemek gerektiğini anladım bu aralar hiç konuşmuyor o çok konuşan ben, baykuş gibi olmuştum hem sessiz hem gizli. Kendimi bazen deve kuşu gibi hissediyorum kafamı sokuyorum kuma belki fark etmezler diye ama insanlar konuşarak demişler . İnsanları seni anlamak için çaba sarf etmelerini bile anlayamıyor bazen insan kendini anlayamamışken. Artık çekilir baykuş kendi inine geceleri dolaşır sokaklarda gider artık bu şehirde göçer oradan oraya sorar yalnızlıklarını ağaç kovuklarına oralarda bulur kendi benliğini ve sessizliğini. Ve bir anda ağaç kovuğunda kendi yağında kavrulurken bir rüzgar esintisi gibi gelir, Yalnızlık.. Geldiğini çok iyi ha