Ereretten Hikaye Var
Gökyüzü karanlıktı,yıldızları sorma onlar bile sönmüştü.En soğuk gecenin en soğuk anıydı.Dağlar,ovalar belki -tam bilmiyorum-bir göl bile vardır ama ışık yoktu.En karanlık saatiydi ömrünün ne uzaklardan getirilmiş saat konuşuyordu ne babası horluyordu.Uyumak doğru gelmiyordu o gün.Ay bile ışığını söndürmüş,uykuya dalmışken o uyuyamıyordu.Kaç yaşında olduğuna bir kanıt yoktu tek yaptığı nefes almak ve göğe bakmaktı.
Kapı çaldı tam üç kez. tak tak tak ... Açan yok. Bir de yumrukla vurdu kapıya: TAKK TAKK TAKKK... Açan olmadı hepsi uyumuş galiba yüklendi bu defa taş eşiğin arasında sıkışan büyük tokmaklı kapıya ve kalktı baba.Kalkarken gözü Emon'a ilişti gözü yarı açık belli yine uyumamış bu çocuk.Gelen baldızı,telaşlı telaşlı girdi içeri:
-Kalkın be! Yola çıkmışlar şehirden. Ben Mırı'yı götürcem Emon'u da kaldırın beraber götüreyim.
-Kim dedi sana,doğru mudur yalan mıdır bakalım. Ne diye oğlumdan ayrı kalayım.
-Oğlunu ben mi kaçırcam bacım.Yoldalar diyom sana belki yüzler belki iki yüzler.
-İyi,tamam ama Eres'e doğru gitmeyin yollar kapalıdır hava soğuk bekle yolluk koyayım size.
-Ben aldım sen oğlanı giydir sıkıca.Tembih et ses etmesin.
-Tamam bacım sağ ol , sağ olasın.
Birinin baldızı,öbürünün kardeşi kaçarak gitti evine girdi. Şimdi köyde ışıklar yanıyor ama hepsi değil.Işığı yanan evin duvarında bir siyah bir beyaz taşlar duruyor.Fıdık yakaladı oğlunun kışlığını sobanın yanına bıraktı ısınsın diye. Babası Emon'un yanına geldi eğildi:
-Kalk be oğlum hadi.
-Baba bırak kalayım ben sevmiyorum o çocuğu döver o beni.
-Oğlum bak benim işim var annenin de öyle sen şimdi teyzenle git.Sakın ha ona itiraz etme!
-Ya döverse?
-Sus bekle biz gelicez.
Anası kucağına aldı sobanın başında soydu sonra giydirdi kalın kazağını üstüne dedesinden kalma küçük keçeyi.Gözleri doldu annesinin,avcunu öptü oğlunun:
--Kendine iyi bak sakın ha karşı çıkma teyzene.
-Tamam anne. sarıldılar boynunu öptü annesi,Kaşkolunu sardı,cebine ekmek koydu,kapıda beklediler teyzesi geldi tuttu elini ve yürüdüler.Önüne baktı dağlar.Dağları gördükçe üşüdü.Yanına baktığında suratına tükürdü kuzeni kızmadı ses etmedi sustu.Arkasına baktı annesi oradaydı yüreği dondu adeta yine de sustu.
Kapı çaldı tam üç kez. tak tak tak ... Açan yok. Bir de yumrukla vurdu kapıya: TAKK TAKK TAKKK... Açan olmadı hepsi uyumuş galiba yüklendi bu defa taş eşiğin arasında sıkışan büyük tokmaklı kapıya ve kalktı baba.Kalkarken gözü Emon'a ilişti gözü yarı açık belli yine uyumamış bu çocuk.Gelen baldızı,telaşlı telaşlı girdi içeri:
-Kalkın be! Yola çıkmışlar şehirden. Ben Mırı'yı götürcem Emon'u da kaldırın beraber götüreyim.
-Kim dedi sana,doğru mudur yalan mıdır bakalım. Ne diye oğlumdan ayrı kalayım.
-Oğlunu ben mi kaçırcam bacım.Yoldalar diyom sana belki yüzler belki iki yüzler.
-İyi,tamam ama Eres'e doğru gitmeyin yollar kapalıdır hava soğuk bekle yolluk koyayım size.
-Ben aldım sen oğlanı giydir sıkıca.Tembih et ses etmesin.
-Tamam bacım sağ ol , sağ olasın.
Birinin baldızı,öbürünün kardeşi kaçarak gitti evine girdi. Şimdi köyde ışıklar yanıyor ama hepsi değil.Işığı yanan evin duvarında bir siyah bir beyaz taşlar duruyor.Fıdık yakaladı oğlunun kışlığını sobanın yanına bıraktı ısınsın diye. Babası Emon'un yanına geldi eğildi:
-Kalk be oğlum hadi.
-Baba bırak kalayım ben sevmiyorum o çocuğu döver o beni.
-Oğlum bak benim işim var annenin de öyle sen şimdi teyzenle git.Sakın ha ona itiraz etme!
-Ya döverse?
-Sus bekle biz gelicez.
Anası kucağına aldı sobanın başında soydu sonra giydirdi kalın kazağını üstüne dedesinden kalma küçük keçeyi.Gözleri doldu annesinin,avcunu öptü oğlunun:
--Kendine iyi bak sakın ha karşı çıkma teyzene.
-Tamam anne. sarıldılar boynunu öptü annesi,Kaşkolunu sardı,cebine ekmek koydu,kapıda beklediler teyzesi geldi tuttu elini ve yürüdüler.Önüne baktı dağlar.Dağları gördükçe üşüdü.Yanına baktığında suratına tükürdü kuzeni kızmadı ses etmedi sustu.Arkasına baktı annesi oradaydı yüreği dondu adeta yine de sustu.
Yorumlar
Yorum Gönder