Beyaz Topraktaki Grilik
Sustum ve sevdim. Sadece nefes aldım. O dakikalarda güneş yüzüme
vuruyordu. Parıltılı bir sonbahar günüydü, güneş kuzeydeydi. Hava yapış
yapıştı. Köpek gibi terliyordum. Artık gözlerimin bile bir tuzluluk oranı vardı
terden. Görüş açım bile azalmıştı. Bir gölgelik bulduğumu hatırlıyorum bir de
seni gördüğümü. O anki serinliğin gölgeden olmadığını tamı tamına 1 ay sonra
anlamıştım. Nefes almakta zordu o zamandan sonra, gölgede kalmakta, terlemekte.
Her şey üstüme gelmeye başlıyordu. Sanki hiç gündüz olmuyordu, sanki hiç gün
doğmuyordu günüme ve artık ben nefes almıyordum.
Hayat tüm çirkinliklerini göstermeye başlamıştı. Sen hariç her şey karanlıktı. Her şey beyaz toprak griliğine bürünmüştü. Herkeste bir mutsuzluk hakimdi. İnsanların ufukları artık ilerilere bakmıyordu. Sevgililer bile üzülüyordu benim halime. Bakmıyorlardı yüzüme. Ben umutsuz bir vaka idim. Hastanenin önünden geçerken insanlar ağlıyordu bana. Simitçi amca, mendil satan küçük kız… artık ne istediğimi sormuyorlardı. Gelip ağlayan gözlerime mendili veriyordu küçük kız gözbebeklerindeki büyük umutsuzlukla. Para istiyor üstü yok diyordu. Simitçi sevgisizlikten öldün açlıktan ölme diye gözlerime uzun uzun bakıyordu. Onunda üzerinde bozuk yoktu hiç. Onlar bile yoksundu umuttan.
Birden nefes almayı hatırladım. Bir soluk aldığımı hatırlıyorum saçma sapan bir tablo karşısında. O günden sonra zaten her şey sen kokuyordun. Ve her tabloda sen oluyordun. Sen bilmiyordun ama ben hep o gölgelikte seni gördüm. Yine bakmıyordun ama ben yine seviyordum.
Yorumlar
Yorum Gönder