Kayıtlar

N'APAYIM?

sizinle ne yapayım ey! yanık baht bir tanesi eksik iki bacak iki göz, bir metre öteden seçemezler yüzleri. kollarım halsizim n'apayım yanaklarım ıslak yakışık almıyor bu kadar kader yakışmıyor daha fazla alçalmak tükensin beyaza bürünmüş duvarlar çöksün türbe yeşili binalarınız! kurak geçsin bu hasat yağmasın bir damla suyla bile çamurda kalacak benim en büyük korkum.

Hayallerin savaşı rüya

Resim
"Olur öyle bazen" dedi. Bu kadar aptal kelime gruplarını klişeleşmiş hayatına pelesenk edeceğini hiç düşünmezdim. Bunları dedikten sonra başladım zaten yazmaya. Evet evet son öldüğün günden yazıyorum yani bugünden. Sabahları deniz olmayan bu saçma şehrin ikliminde nem olur. Normal zamanda nem olması imkansız olan bu yerde insanlar birbirine sıcaklıktan yaklaşamaz. Uzak yollardan geldiğimizi bilenler bize uzun uzadıya baktı. Hiç görülmemiş takımlarımız ve rugan ayakkabılarımız ayağımızdaydı. Tam önyargıya açık olan göğüslerimizle onlara selam verdik. Adımızı mafya, büyük adam veya teşkilatçı bunlar olarak telaffüz etseler hiçbirimiz küsmezdi inanın ki. Son içtiğimiz carlsberg bana acı gelmişti. Genellikle sevmem bira içmeyi lanet olası şirketlerin göbeklerimiz için ödediğimiz servete aşkından artıyor bu lanet şeyler. Adım adım ilerliyoruz gibi geliyordu. Ağaçlardan bir yol yapmaya çalışmışlardı ama yeni yollar yapılır diye yoldan 3 4 metre uzakta olan sıralı ağaçlar. Askerle

Yabancının sonu

Resim
Hemen kaçmalısın oradan. Durma uzaklaşmak hala ellerindeyken kendi kaybetmeye bu kadar uzakken kaç ondan. Yok oluşunun bi bitişini gözlerinin önüne getir. Bu zamana kadar biriktirip yıktığın dağların ardına bak. Tüm tümsekleri yıkıp giden ve sana kocaman bir ova bırakanları hatırla. Kaç oradan sen sana bu kadar yakın olmuşken kaçmaktan başka çaren mi kalıyor şu teoremde. Düşün hiç düşünemediğin boşluklara düştüğün karanlıklar yok olacak artık. Hisset insanlar artık sana güler yüzle bakacak. Yalancılıklarını alıp yüzüne vuramıyacaksın. Sen o hiç kimsenin sevmediği kötü çocuk olamayacaksın. Doldurduğun bardakların arkasına saklanamayacaksın. Hiç olmadığın kadar uzakta, hiç olmadığın kadar yüzeyde, hiç olmadığın kadar güvende kalacaksın. Kes sesini şu an ben konuşuyorum. Konuş aslında sen bilirsin. Senin baştan beri istediğinde buydu zaten. Senin karışamadığın topluma seni karıştırsınlar istemiştin. Yok olmak bu kadar içten bile değilken sen o gölgelikte uyuklamayı tercih ettin. Biril

Yolun Kenarı

Resim
Neyse. Gülüyorum sadece. Sonra üzülüyorum. sonra üzülüyorum. üzülüyorum. ..yorum. Uzun süren bir bisiklet yolculuğuydu. Rüzgarımın sesi, denizin kıyısı ve yeşil... sadece ben. Her zaman olduğu gibi. Onu sevmemin ilk zamanlarını hatırlıyorum. Saf ve en doğal haliyle, tıpkı dalgalı saçları gibi. Çok güzel bir gülüşü vardı. Ve kahverengi gözleri. Ve sağ gözünün altında küçük bir beni. Bir gün kakül kestirmişti saçını ve çok yakışmıştı. Hatırladığım kadarıyla kışı ilk o zaman sevmiştim. Kaşlarının üstüne dökülen saçları, rüzgardan üşüyen burnu ve gri bir atkısı vardı. Yere dökülen her yaprak niyeyse turuncu bir mutluluk verirdi bana, anlıyorum ki mutluluk biz hissetmek istediğimizde olurmuş sadece. Yolun kenarında beyaz bir tavşan gördüm. Başını otların arasından kaldırıp şişirdiği yanaklarıyla bana doğru baktı. Çok hızlı giden bir bisiklet görünce korkmuş olmalı, kaçtı uzun otların içine. Güneş sağımdaydı ve ensemi yakmaya başlamıştı. Ama umursamıyordum. Uz

Susuyordun. Gidiyordun. Mutluydun. Gülüyordun.

Resim
Geliyorum demeye yorgunum. Sana kalmış iki adım ama sürekli iki adım var, koşsam ulaşamaz dursam uzaklaşmazsın. Zaten sana hep mesafe, mesafe, mesafe... Üçünün ikisinde senin parmak izin diğerinde kelimelerimin getirdiği fazladan yansıma sözcük takıntısı var. Uzatmayalım derdin, niyeyse ilk üç hece daha sert çıkardı ağzından, susardım. Gerek yok böyle ayrıntılara, gizlemeyelim bu kadar nasıl olsa ikimiz de görüyorduk ne demeye çalıştığını ama vicdanın rahat dursun, zaten hep kendini düşündün. Gittin ve gelemedim ardından. Çünkü gülüyordun, mutluydun, gidiyordun ve hava güneşliydi. Diğer bir deyişle o gün sadece ben mutsuzmuşum, ellerinde karne ve içlerinde sayısal loto oynamış MEB dahi olsa onlar mutluydu. O gün sadece ben mutsuzdum. Sonra öldü teker teker sesler, odamda duyduğum boğuk kalabalık sesi kaldı bir tek, duvarlar sağ olsun ses yalıtımlı değildi. Gülüşün de öldü, sevdiklerin de öldü, gitmemlerin de öldü, kalmaların da öldü... Elinde üç beyaz çizgili kağıt katlanmış, içind

O taraftan kalktım

Resim
Çok yoksun uyanacağımı kurardım bir zamanlar. Bilmezdim, o zamanın bu zamanlardan biri olduğunu. Her tarafım pus içinde. Toz olmuşum. Yatmaktan artık yeterince gömüldüğüm bu topraktan çıkmam lazım diye düşünüyorum. Hemen ayağa kalktım. Etrafıma baktım ve bu odadaki her şeye dokunduğumuzu hatırladım. Rüya gördüğümü düşünüyordum. Sanki peşimde dolaşıyordu. Benim hakkımda düşündüklerini öğrendiğim halde içimdeki umut kendine bir similatör yaratmış ve peşimden gezmesi için bana göndermişti. Tüm korkularım, üzerimdeki tozlar ve o beni kovalıyordu. 10 metre kare odada. Bir yandan aynanın önünden geçtikçe arkama bakıyordum. Kafamı arkama çevirsem kopacakmış gibi hissediyordum. "Unuttuklarımız ve unutacaklarımız" derdi hep büyüklerim. Unutmak değilmiş bu peşimde koşanlar hatırlamak istemediklerim imiş. Bir an odanın kapı koluna elimi atıyorum. Kapı kitli ve yolun sonuna geldiğimi düşünüyorum sakince arkamı dönüyorum. Ve karşımdaki ayna tüm geçmişimi gösteriyor bana. Yüzümdeki her

Biraz Bir az

Resim
Bugün uzaklarıma gittim. Çok selamı olan herkesin ellerinden öpmem gerektiğini düşündüm. Hiç utanmadığım hareketlerden kaçındım. Sen kokan insanlardan kaçamıyorum biliyorsun. Tüm insanlar sana bakıyordu kimseyle yine göz göze gelmedim. Senin dediğin gibi insanlar bana bakmayı tercih etmiyor. Sana bakmamayı tercih ediyor. Aynen öyle oluyor bu sıralar. Herkesin gözleri seni arıyordu. Hiç unutulmayacak diye baktıkları tüm uzaklarda birbirlerine sorular soruyorlar ve tüm sokakların aynı kapıya çıkmasını istiyorlardı. "Affedersiniz! Bu fotoğraftakini hiç bugün buralarda gördünüz mü ?" "Kim O ?" "Bakar mısınız ?" "Kusura bakmayın saatiniz kaç ?" "Kardeş şu adresi biliyor musunuz?" "Pardon! Bir kaç soru sorabilir miyim ?" "Çözemediğim şu soruya bakar mısınız?" "Herkesin kolaylıkla bulabileceği bir yer biliyor musunuz?" Herkes sana giden yolları, senin geliş güzergahını öğreniyor, fotoğraflarında seni