Hayallerin savaşı rüya

"Olur öyle bazen" dedi. Bu kadar aptal kelime gruplarını klişeleşmiş hayatına pelesenk edeceğini hiç düşünmezdim. Bunları dedikten sonra başladım zaten yazmaya. Evet evet son öldüğün günden yazıyorum yani bugünden. Sabahları deniz olmayan bu saçma şehrin ikliminde nem olur. Normal zamanda nem olması imkansız olan bu yerde insanlar birbirine sıcaklıktan yaklaşamaz. Uzak yollardan geldiğimizi bilenler bize uzun uzadıya baktı. Hiç görülmemiş takımlarımız ve rugan ayakkabılarımız ayağımızdaydı. Tam önyargıya açık olan göğüslerimizle onlara selam verdik. Adımızı mafya, büyük adam veya teşkilatçı bunlar olarak telaffüz etseler hiçbirimiz küsmezdi inanın ki. Son içtiğimiz carlsberg bana acı gelmişti. Genellikle sevmem bira içmeyi lanet olası şirketlerin göbeklerimiz için ödediğimiz servete aşkından artıyor bu lanet şeyler. Adım adım ilerliyoruz gibi geliyordu. Ağaçlardan bir yol yapmaya çalışmışlardı ama yeni yollar yapılır diye yoldan 3 4 metre uzakta olan sıralı ağaçlar. Askerleri andıırıyordu insanların yokluğunu sıraya dizen bu çöl ikliminin kurtuluşları geleceğe göz kırpar gibiydi. Garipti daha arabamız bozulmaştı. Klişeleşmiş yol hikayelerinden birini yaşamaya bu kadar uzak olmak insanın kendini dinlemesini sağlıyor. Kalp atışlarımı dinliyordum. Dünyanın en tuhaf tekrarlanan soundtracki gibi geliyordu dinledikçe. Metronomu 90a ayarlanmış bu darbeli duygu makinesi her zaman çalışacak gibi gelmiyordu bazen ama tıngır mıngır yoluna devam ediyordu. Derken bi yerde işemek için durduk. Ağlamaklı olan şoföre dikkat kesildik 3ümüzde. İçimizden kısa ve zeki olan klişe çocuk "Bi problem mi var ?" dedi. Adam tüm parasını kumar masasında kaybetmiş ve çocuklarının fotoğrafı olan cüzdanı masaya koymadan önceki çaresizlik ifadesine benzer bi ifade ile arabanın anahtarını bize uzattı. Neden diye sorgulamadığım için arkadaşlarım aptal olduğumu düşünüyordu. Yorulan her birey gibi onunda yorulacağını düşünmek garip olmamalıydı. Yoluna bir gezgin olarak devam etmek hepimizin isteğiydi. Sırtımıza yüklediğimiz hurçlarımızla yola devam ettik. Grubun gerizekağlısı olan ve co pilot yan yana oturdu. Bende grubun gereksizi ve ama işe yarayan adamı olarak arkada elektrik direklerini saymaya devam ettim. Artık yolda 3 kişi olmanın çaresizliğiyle ve hüznüyle devam ediyorduk. Şoför Loure ölse bu kadar üzülmedik heralde diye düşündüm ve dile getirmeye karar verdim. O sırada bizim Avarelin direksiyondayken krizleri tuttu. Yalnızlık krizleri zordur , kanatmazsa da yara bırakır. Akmayan her kan için acı çekersin her gün , her saniye , her notada. Kenara çektik. Bizim Joe hemen el attı işe. Unutmayın yarı yolda bırakılan ya yok olur ya da kaybolur. Yok olacak cesareti olmayan Pioyu çekip vurduk. 7 el ateş etmiştik. Ben sadece ayak uçlarına ateş ettim. Gözlerimi açtığımda bu kez arabada Zeki Victor haricinde herkes vardı. Şoför bizi terk etmemiş ve Pio henüz ölmemişti hatta o kadar kaygılıydılar ki ben bi ara can çekişiyorlar sandım. Sonra "Noldu bize ?" dedim. Pio "Kes sesini yaptığın aptallıklardan sonra şimdi konuşarak kendini öldüreceksin" dedi. Midemin hemen altında bi ıslaklık sezdim. Nedense yutkunmaktan içtiğimiz içkilerin nereye gittiğini düşünmeye başladım. İçtiğim lanet olasıca içkilerin anlamlarını tekrar bi muhasebe ettim. Düşündüğüm gibi olmamıştı işe yaramayan sadece ben değildim. İçime giren Victorun kurşunları beni öldürmemişti. Ama ben onu sadece bi köpeği tekmeleğini için öldürmüştüm. Rüyalara inanmaz insanların rüyalarını öldürmek insanlara verilmiş en büyük kabiliyettir. Sana verilen bu özgürlüğün hayattan istifa etmekten daha büyük bir güç olduğunu anladığından insanlar intihar etmek yerine cinnet
geçiriyor onu anlamış oldum. Ama rüyalarını bitirenlerin aslında artık kendininde hayal kuramayacağını öğrenmek içimizi eksitiyormuş. Gölgedeyim artık. Çünkü gölgesi olmayanlar gölgede bekler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evin erkeği

Ağaç Kovukları

Düşünme Öyle Şeyler