Bir avuç toprak
Ölümün acı bakışları vardı onda. Her bakışında acıyı anlatıyordu gözleri. O gidiyordu. Çok belliydi yorulmuştu artık. Artık onu tutamayacaktı yaşlı ayakları ve artık nasırdan soğuk işlemeyen elleri durumun çok farkındaydı. Artık her ezanda dışarıya bakıyordu. Gözleri hep balkon kapısından gözüken ağaçlara ve perdenin arasından giren güneşteydi. Yaşamanın son anlarında doğaya kavuşmak istiyordu belki kim bilir. Acı gözlerle etrafına bakıyor ve sanki bir yalnızlık silsilesinin tam ortasında kalmış bir nöbetçi gibi görevinin bitmesini bekliyordu. Çok yalnızdı. Herkes gitmişti artık tüm değer verdikleri, tüm duyguları, tüm düşünceleri. Hepsi birer birer kaymıştı elinden artık. İçten içe yaşıyordu ölüm anını. Acıları sona yaklaştırıyordu onu ve artık son onun için başlangıç olacağına inanıyordu. Etrafındaki yaşlı gözlere tepki koyamıyor. Gidince olacak senaryoyu düşünüyordu sürekli ve her zaman ama her zaman boş umutlara sokmuyordu insanları. Hiç umut etmesine izin vermiyordu. Her zaman a