Kayıtlar

Eylül, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sürümden Kazanır Bazen İnsan

Resim
          Avuçlarının içindeydi, beyazdı,kenarlarında gümüşi bir maden geziniyordu. Ekranı çiziklerle doluydu,arka kapağı bir hafta önce hafif çatlamış,kenarlarından bir parça kaldırım taşlarının arasına düşmüştü. Marka ismi vermek edebi ruhu gereksiz kılacak bir eylem şu anda,onu geçelim. Garip sesler çıkarıp aydınlandı ekranı telefonun,güç tasarrufu sağlamak için parlaklığı kısmıştı o yüzden yüzüne bile değmiyordu aydınlık,yeşil kilidi soldan sağa kaydırdı beyaz fonun altına siyah bir ":)" işareti gördü."Parantezi açmayı unutmuş galiba."dedi,kendi bile gülümsemedi.Koltuk altlarından yükselen titreşimler sinir kat sayısını(!) arttırdı.Gözüne yarısına gölge vuran badanalı köşe ilişti,bir an çelişkiye düştü. Sonra bir deli dalgası daha çaktı beyinciğinde.Sol eline bıraktı telefonu hafif bir sapmayla badanalı köşenin bir kaç santimetre sağına yapıştırdı derken daha telefon duvara değmeden;bir garip ses çıkardı telefon ve güç tasarrufu için kısılan ekran parlaklığı oda

İç Ses

Resim
Bakıyorum ki sende yoldasın sonunu göremediğimiz ve bitmeyen yolda. Yolun sonunun olduğunu bilmeyerek ilerliyorsun dursana artık kaldır kafanı baksana kaç günler kaç geceler gitti bu yollarda belki gideceğin yere gelmişsindir. Belkide yeterince uzaklaşmışsındır benden anlıyorum seni belki aya doğru gidiyorsun belki güneşe ama yeter yürüdüğün kaldır artık kafanı kaldır kafanı bilirim dolunay seversin artık konuşmayacağım seninle bak dolunay var bari bu güzelliği kaçırma. Baksana o hafif sarı renginde yumurta kırılmış gibi duruyor gökyüzünde öyle parlak ki inanılmaz bir güzellik hadi baksana biliyorum zamanında az bakmadın ona az aramadın onda kaybettiklerini artık güzelliğe bakmanın zamanı gidene değil. Neyse bırakalım benzersiz tabloları.. Diyorum ki uzaklaşma artık yada kafanı kaldır ulaşamadığın yerleri geçmişsindir durduramamıştır belki seni ayakların. Belkide duracağın o durağı unutmuşsundur yeter artık bırak uzaklaşmayı hiç olmazsa dön bir arkana bak orada unuttukların ve unut

Orada Yıldızlar

Resim
Sigarasından yarım nefes çekti ve kendini geriye attı başını asfalta yasladı ve dumanı suratıma doğru üfledi: -Ne düşünüyorsun? +Geleceği. -Hangisini? suratı hilal şeklindeydi. siyah sakalları sadece gözlerini görmeme izin veriyordu. dişleri durmaksızın  bıyıklarını kaşıyordu,sanki orada bir şey kaybetmiş de arıyor gibi tekrar bir nefes çekti. sigaranın ateşi körlenince sakalında bir iki beyazlık gördüm: +Henüz yazılmamış olanı. -Yok öyle gelecek. +Varlığı umurumda değil, ben düşünüyorum. -Benim bizi düşündüğüm gibi mi? +Geç kaldık, gidelim. -Gidelim. gül demek isterdim ona dudaklarını göreyim belki onları nasıl öpeceğimi hayal ederim varlığı umurumda değil ben hayal ederim.uykusu ağırdır sevmesi gibi... ağır ağır sever yıllar sürer(miş). hiç sormadı aşırdığım sigaraları seviyor galiba artık beni.umutsuzluk için de ona sığınmaya çalışmaktı elimden tek gelen;unutulamayacak bir hata. -Kaç kere sevdin? +Bir kez -Nerde? +Sokakta. -Çok mu? +Sevdiğim yerde ölecek kadar. cenaze

Buzullar Erimesin

Resim
     "Gece ve sen " diyip cümleyi tamamlamadan rakıya buz getirmeye giden birini tanımak bir yerlerde kirasını ödeyemeyen bir şairin olduğunu anımsatır bazen. Evde buzun kalmadığını anlayan 'eskimeyen dost' özet vermeden devam ediyor "buz ve rakı gibisin.", bu anlamsızlık üzerine herhangi bir soru sormak demek borçlu olduğun bakkalın önünde burs parasını cebinden çıkarmaktan farksızdı ancak gençlik heyecanı ve rakının verdiği aptallık her şeye kadirdir; -Ne alaka ? -Rakı buzla dinlenir soğur... yine tatlı sohbeti tam vaktinde kesecek bir eylem buldu kendine; yatağın altına yuvarlanmış çekici aldı buzluktan koca bir buz parçası getirip adeta küresel ısınmayı protesto etti " BUZULLAR ERİMESİN amk" : -... sen de geceyle dinlenip ancak geceleri rahatlıyorsun ozm. bir başka soru sormadan ve/ veya yeni bir konuya geçmek için gereksiz bir geriye dönüş yapmadan önce bir dilim burnumu tutarak rakıdan bir yudum alıyorum: -Beni aradı(?) -Selam söyledi mi

Eylül'ün Gelişi

Resim
Günlerden 1 Eylül. Eylül'ün ilk saatlerindeyiz. Bu ayı birçok kişi sever. Bazı başlangıçların ayıdır bu ay. Hüznün ayıdır. O güzel yağmurlu günlere 'merhaba' deyişimizdir. Çocukların okul heyecanıdır. İçimizi ısıtan çaylı, kahveli sohbetlerin tam zamanıdır bu ay. Bence en güzel aşklar yazın değil de sonbaharda yaşanır. Hele de Eylül'de... Her yere romantizmin kokusu sinmiştir. O harika toprak kokusu insanın ruhunu dinlendirir, dinginleştirir. Dünyaya yeni gelmiş gibi tazelenir insan. Bazılarımız acılarını daha rahat yaşar, saklamaya gerek kalmadan. Aslında yılın ilk ayı olması gerekir. Eylül geldiğinde ben hep öyle hissederim. Yeni bir yıla giriyormuşum gibi. Sıcak yaz günlerinde boğulan, yorgun ruhlarımızın, soğuğu hasretle kucaklayışıdır Eylül ayı. Telaşlarımızın hazırlık dönemidir. Eve dönüş, kendimize dönüştür Eylül. Sanmıyorum ki başka bir ayın bu kadar özelliği olsun. Dilerim bu güzel Eylül'lerimiz her yıl hep aynı taz

Nice Yalnızlıklara

Resim
Pio Leonardo - Naptın? Curcio Foudre - Genel olarak yapamadım Pio Leonardo - Yapmak da sorun değil aslında.. Yaptığın gibi kalmıyor Curcio Foudre - Kalmayı bırak yaptığın bilinmiyor Pio Leonardo - Bilse ne yapacak o da yapmayı bilmiyor hatta yapmak bile istemiyor çoğu zaman Curcio Foudre - Bilse bile aynı çerçeveden bakmıyor sen karanlık görüyorsun o aydınlık Pio Leonardo - Ve bu beceriksizliğine rağmen hala seni yargılıyor hala sana ucube gibi bakabiliyor Curcio Foudre - Senin kim olduğunu bilmiyor.. Seni fark etmiyor.. Seni bir obje olarak görüyor.. Pio Leonardo - Sen onun gözünde var olmamış gibisin aslında ha bazıları oluyor en azından mutsuz olduklarında değerini anlıyorlar ama hiçbiri sormuyor ya sonra? Curcio Foudre - Ya sonra onlar için bir anlam ifade etmiyor sevdiğini biliyor senden uzak duruyor yokmuşsun gibi davranıyor Pio Leonardo - Ama devam ediyor insanlar  hala aynı şekilde farkınd