Kırılmadık Ne Kaldı ki ?

Sen benim sevdiğim şarkıları bilmezdin bile dediğimde "seni tanıyorum" sözünün yalan olduğunu anlıyordum. Uzun uzun bakmıştım ona tekrardan son bakışımdı belki de neyse dedim. Hep alttan alacaktım artık. Belki de bu son alttan alışım olacaktı. Hep ezilen olacaktım. İlk olmayacaktı bu ezilmem. Ama artık hep olacaktı. Gözlerimi kapattım bu kez gökyüzündeki sonsuz yıldızları düşündüm. Sonra tüm hava kabarcıklarını, kutuplarda eriyen buzları, akşam evine ekmek götüren köşedeki ayakkabı boyayan çocuğu ve ilkokulda "Senden bir bok olmaz oğlum" diyen matematik hocamı düşündüm. Bazen insanlara haklısın diyemiyorsun. Haklılık çünkü bazen dile getirdiğinde zarar veriyor insana. Yüzsüzlüğün bile bu kadar korkutuyor insanları. Sonra boş verdim hepsini ve önceden hep balkondan görünen 10 larca sönmüş yıldızlarımı düşündüm. Sönmüş yıldızların şu anki parlak yıldızlardan ne farkı olup olmadığını tartıştım kendimle. Ve aynadaki gördüğüm yüze bağırarak söylemeye başladım tekrar ve tekrardan.

"Sen zaten hep yalnızdın."
"Hangisi yalan söylemedi ki "
"Hangisi ben farklıyım demedi ki"
"Ve hangisi giderken sevmediğini söyledi ki"

Düşüncemde uyuyakalmış bir hayvan besliyordum ben. Ölümle yaşam arasındaydı o hayvan. Ve her gece görüyordu gerçek familyasındaki yıldızları. Her gece rüya gibiydi düşünceleri, uyumakla uyku arasındaydı hep o. Sürekli rutin şeyler yaptığına inanıyordu. Ve bu büyü bozuldu bir anda hiç olmadığı kadar rutindi yine. Ama bu gece hiç beklenmedik şeyler oluyordu. Bu kez uyanamıyordu. Ama o da bilmiyordu. Onun mu öldüğünün veya yıldızının mı söndüğünün. Ve sönük yıldızlar arasına karışıyordu. Birden gözden kayboluyordu. Ve gece iyice karanlık oluyordu o sırtını her gece döndüğünde olduğu gibi.

Tüm kırıklarını almıştı ve gidiyordu. Can ve cam kırıkları dahil.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evin erkeği

Ağaç Kovukları

Düşünme Öyle Şeyler